Çağrı 2020

  1. Sınır dışı öncesi hapis kurumsal ırkçılıktır.
  2. Corona zamanında sınır dışı öncesi gözaltı merkezlerinin durumu

1. Sınır dışı öncesi hapis kurumsal ırkçılıktır.

Sınır dışı öncesi hapis çoğu zaman yanlış anlaşılan bir terimdir.
Birçok insan hayatları boyu Almanya’da yaşarken, diğer birçok insan Almanya’ya kısa süre önce ülkelerinden kaçarak gelmişlerdir. Ama yine de, burada kalışları engellenmektedir ve Almanya’yı terk etmek zorunda kalırlar.
Bu süreçte, sınır dışı öncesi hapsetmeler sınır dışı etmeyi zorlamak amacıyla bir araç olarak kullanılmaktadır. Yani, yalnızca sınır dışı etmeyi kolaylaştırmak için insanlar hapsedilmektedir. Bunun bir örneği Almanya’nın en büyük sınır dışı öncesi gözaltı merkezi, Paderborn şehrine çok yakın olan Büren sınır dışı öncesi gözaltı merkezidir.

Corona sürecinde sınır dışı öncesi hapis sistemi kendi manasını tamamen yetirmiş ve saçmalığını gözler önüne sermiştir. Sınır dışı etmelerin mümkün olmadığı halde, insanlar göz altına alınmaktadır.

Mülteciler için sınır dışı öncesi gözaltı merkezleri anlaşılması zor bir sistem. Yanlış bir şey yapmadıkları halde neden hapsedildiklerini sorup anlamakta zorlanmaktadırlar.

„Biz, sınır dışı öncesi gözaltı merkezlerinde tutulduğumuz süre, belirsizlikler ve kendi ülkelerimizde bizi bekleyenlerden duyduğumuz korkudan dolayı ağır psikolojik baskı altındayız. Aynı zamanda, hapis edildiğimiz süre içerisinde çoğu zaman otoritedeki yetkililerden anlaşılmadığımız ve kötü muamele edildiğimiz için büyük bir çaresizlik içerisindeyiz. “ diye yazıyor Büren’de hapsedilenler 1999 yılındaki bir
mektupta -Rachid Sbaai’nin sınır dışı öncesi gözaltı merkezinde yakıldığı yılda.

Ölüm zamanında Rachid tecrit hapsindeydi, çünkü futbol oynarken faul yapmıştı. Hapiste olmasının nedeni ise resmi makamların onu sınır dışı etmek istemesiydi.

30 Ağustos 1999’da Rachid Sbaai hücresinde çıkan yangında acı içerisinde boğuldu. Bu güne kadar yetkililerin Rachid ve yan hücredeki bir arkadaşı tarafından devreye sokulan alarma fazlasıyla geç cevap vermeleri açıklanmadı. Rachid’in ölümü önlenebilirdi.

Rachid Sbaai Büren sınır dışı öncesi gözaltı merkezlerinde hayatını yitiren 4 insandan biri.

Sınır dışı öncesi gözaltı merkezleri kaldırılsın – Freedom matters!

Hepimiz duyduk – „Black lives matter!“.
„Black lives matter“ hareketi toplumuzda günlük hayatta daha hala ne kadar (kurumsal) ırçıklık olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Sınır dışı öncesi gözaltı merkezleri bu ırçı pratiğin sadece bir örneği. Sınır dışı öncesi gözaltı etmek genellikle travma geçirmiş Alman pasaportu olmayan insanların hapsedilmesi demektir.
Bu hapsedilme, sınır dışı öncesi gözaltı merkezlerinde var olan insanlık karşıtı koşullarla daha kötü bir hale gelmektedir. Hapishane görevlilerinin ırkçı davranışları ve hatta görevi kötüye kullanmaları, intihara meyilli insanların tecrit hapsine konulmaları günlük karşılaşılan bir durum olmakta ve bu durum birçok insan için
yeni travmatik deneyimler anlamına gelmektedir. Şikayet etme veya hukuki savunma olasılığı ya yok ya da pratikte çalışmamaktadır. Böylelikle sınır dışı hapishaneleri insan hakları kuruluşları ve kamuoyu için bir kapalı kutu haline gelmiştir. Irkçılık, 101 yıllık sınır dışı hapishaneleri tarihinde geneleğini bulmuştur.

Artık yeter!!!
30 Ağustos’ta Rachid Sbaai hayatını kaybetti!
Her yıl 29 Ağustos’ta sınır dışı öncesi hapsedilmelere karşı protesto ediyoruz.
Haydi Büren’e!
Hep beraber bütün hücreleri açalım!
Birlikte sınır dışı öncesi gözaltı merkezlerinin kapatılmasını talep ediyoruz!

2. Corona zamanında sınır dışı öncesi gözaltı merkezlerinin durumu

Avrupa ve Almanya‘da Corona sürecinde ırkçı davranışlar daha da şiddetlenmiştir.
Avrupa’nın sınır dışındaki durum her zamankinden daha da katlanılamaz bir hale gelmiştir. Açık bir şekilde Akdeniz’de daha fazla ölüme yol açacak yasalar çıkartılırken, Yunan adalarındaki mültecilerin sefil durumuna kayıtsız kalınıp hiçbir şey yapılmadı. Sonunda, büyük bir isteksizlikle Almanya bir avuç reşit olmayan göçmeni kabul etti, geri kalanlar ise korumasız durumlarına terk edildiler.

Corona zamanında sınır dışı öncesi hapsedilmelere yönelik durum şu:
Uçakların uçmadığı ve sınır dışı etmenin mümkün olmadığı bu dönemde, bütün sınır dışı öncesi gözaltı merkezleri kapatılmalıdır. Sınır dışı öncesi hapsedilmelerin tek hukuksal dayanağının sınır dışı etme olduğu halde, insanlar hala hapsedilmektedir.

Aynı zamanda Corona sürecinde hapis koşulları daha kötüleşmiştir. Ziyaret etme hakkı tamamen yasaklanmıştır.
Bu avukat erişimini oldukça zorlaştırmakta ve hapistekilerin psikolojik baskı altındaki durumu yaşadıkları izolasyonla birlikte daha da kötüleşmektedir.

Bunun ötesinde Büren’de yeni bir ırkçı hapsedilme türü uygulamaya konuldu: Corona hijyen kurallarının uygulanamadığı kalabalık barınaklarda yaşayan mülteciler, bu duruma katlanmanın zorluğu yetmiyormuş gibi, bir de Almanya’da yeni bir ırkçı uygulama ile karşı karşıya gelmiş durumdalar.

Alman pasaportuna sahip olan insanlar Corona kurallarına uymadıkları zaman en kötü durumda özel hastane bölümlerine kapatılırken, mülteciler aynı durumda sınır dışı öncesi gözaltı merkezlerine hapsediliyorlar. Bu kurumsal ırkçılıktır ve artık bir son bulmalıdır!
Mültecilerle sınırsız dayanışma!

Bizimle birlikte sokağa çık!
Biz, bütün kararlılığımızla sınır dışı öncesi hapsedilmelerin bir son bulmasını talep ediyoruz!
İnsanları özgür bırakın! Her birine bir anahtar verin!